Anksiyete, kelime kökeni itibariyle eski yunancada ‘’anxietas’’ kelimesinden gelen kaygı, korku anlamı taşıyan bir kelime olup ve zaman içinde dilimize yerleşmiştir. Genellikle belirsizlik, endişe, korku ve gerilim gibi duyguları içeren bir psikolojik durumdur. Anksiyete bazı durumlarda, normal sağlıklı ve uyumlu bir tepki olabilir ve hayatta karşılaşılan zorluklarla baş etmeye yardımcı olabilir. Bazı durumlarda ise hissettiğimiz anksiyete düzeyi kontrol dışı bir şekilde aşırı ve sürekli hale gelir. Kişinin günlük yaşamını etkileyebilir ve durum yönetilemez hale gelebilir. Kişi, olası tehlikeler veya gelecekteki belirsizlikler hakkında gündelik hayata konsantre olamayacak şekilde aşırı derecede endişeli olabilir. Bu noktada anksiyete bozukluğu dediğimiz bir çok spesifik bozuklukları da kapsayan geniş bir psikolojik rahatsızlık kümesinden bahsedebiliriz.
Anksiyete belirli bir düzeyden sonra hem fiziksel hem de psikolojik belirtiler ile kendini gösterir. Fiziksel belirtiler arasında kalp çarpıntısı, terleme, titreme, nefes almada zorluk, kas gerginliği, uyku sorunları ve konsantrasyon eksikliği bulunabilir. Tedavi seçenekleri arasında psikoterapi, ilaçlar ve yaşam tarzında yapılabilecek bazı değişikliklerden bahsedebiliriz.
Anksiyete Bozukluğu Nasıl Anlaşılır?
Anksiyete bozukluğu toplumuzda çok yaygın görülen bir durumdur. Belirtilerin şiddeti, süresi
ve etkisi göz önüne alındığında uzmanlar tarafından kolayca teşhis ve tanı konabilir.
Anksiyete bozukluğu çatı bir kavram olup, spesifik bazı kaygı bozukluklarını anlatır.
Bunlar ;
Ayrılma Kaygısı Bozukluğu ,
Özgül Fobi (Uçak, Yükseklik ,Hayvan ,Kan Görme),
Sosyal Kaygı Bozukluğu ,
Panik Bozukluk ,
Agorafobi(Kapalı Alan Korkusu ) ,
Yaygın Kaygı Bozukluğu olarak sınıflandırılmıştır.
Bazı kaynaklar Obsesif -Kompülsif Bozukluk (Takıntı -Zorlantı ) da bu başlık altında alırken ,
bazı kaynaklar ayrı bir başlık olarak kabul etmiştir.
Anksiyete bozukluğu çok farklı alanlarda ortaya çıkarken, bu rahatsızlık ile mücadele eden
kişide yaygın görülen belirtileri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.
Sürekli Endişe Hali: Anksiyete bozukluğu olan kişiler hayatın arka fonunda hep aşırı endişe ve kaygı hissederler. Bu endişe genellikle gerçekçi bir tehlikeye dayanmaz ve günlük yaşamı olumsuz etkileyebilir.
Fiziksel Belirtiler: Anksiyete bozukluğu olan kişiler özellikle kaygının arttığı durumlarda kalp çarpıntısı, terleme, titreme, kas gerginliği, baş ağrısı, mide bulantısı, solunum zorluğu gibi fiziksel belirtiler yaşayabilirler.
Zihinsel Belirtiler: Anksiyete bozukluğu tedavi edilmediği takdirler ilerleyen dönemlerde farklı zihinsel belirtiler ile de kendini gösterir. Bunlardan yaygın görülen iki belirti depersonalizasyon ve derealizasyondur.
Depersonalizasyon, kişinin kendi kendine yabancılaşmasıdır. Sanki bedeni kendine ait değilmiş gibi hisseder. Derealizasyon ise kişinin o an içinde olduğu ortama dünyaya yabancılaşması, o anda olan bitenleri sanki bir televizyon ekranında izlermiş gibi izlemesidir. Her ikisi de kaygının çok yükseldiği
durumlarda ortaya çıkıp, kaygı seviyesi düştüğünde ortadan kalkabilirler.
Bunun dışında uyku sorunları ,odaklanmada problem, aşırı düşünme, en kötü senaryolara odaklanma kaygının zihinsel dünyamıza yaptığı genel olumsuz etkilerdir.
Kaçınma Davranışları: Anksiyete bozukluğu yaşayan kişiler, zaman içinde bu kaygıyı yönetmeye çalışırken birtakım davranışlar geliştirirler. Bunlardan bir tanesi de kaçınma davranışıdır. Onları kaygılandıracak ya da kaygı düzeylerini arttıracak durum, kişi, yer ve etkinliklerden kaçınmaya çalışırlar. Sosyal anksiyetesi olan birinin arkadaş toplantılarına, doğum günü partilerine gitmemesi, kapalı alan korkusu olan birinin sinema tiyatro etkinliğine gitmemesi ya da gitmek zorunda olsa bile kapıya ya da çıkışa en yakın konumda oturma çabası kaçınmaya örnek verilebilir.
İşlevsellikte Azalma: Sürekli arka fonda hissedilen bir anksiyete ile birlikte yaşamaya çalışmak zamanla hayatımızın başka alanlarında işlevselliğimizin düşmesiyle birlikte sorunlar oluşmasına sebep olabilir. Kaygı düzeyi belirli bir eşiği geçtikten sonra beyindeki dikkat merkezini bozucu bir etki yapar bu yüzden performans göstermemiz gereken alanlarda bir takım sorunlar ortaya çıkabilir. Örneğin, iş hayatımızda potansiyelimizi yansıtmakta zorluk, öğrenciysek okul hayatında ders ve sınavlara ilişkin sorunlar
yaşayabiliriz. Aynı zamanda sosyal ilişkilerde de bir takım sorunlar ve uyku konusunda da bir takım zorlanmalar ile karşı karşıya kalabiliriz.
Anksiyete bozukluğu tanısı, belirtilerin şiddeti, süresi ve kişinin yaşamını nasıl etkilediği temel alınarak bir uzman tarafından konulur. Psikiyatristler ve terapi hizmeti veren psikologlar, anksiyete bozukluğu tanısı ve tedavisi konusunda yardımcı olabilirler.
Anksiyete Bozukluğu Nasıl Tedavi Edilir?
Anksiyete yani gündelik dildeki kullanımı ile kaygı ve ona eşlik eden bozukluklar toplumda yaygın görüldüğünden dolayı tedavi konusunda da farklı bir çok yöntem ve teknik bulunmaktadır. Hangi yöntemi seçeceğinizi biraz da kaygınızın düzeyi ve hayatınızı etkileme şiddeti belirler diyebiliriz.
Bir uzman psikolog ve terapist olarak öncelikle sizlere bizim psikoterapide uyguladığımız terapi yöntemlerinden bahsetmek isterim. Şu anda hem dünyada hem de Türkiye’de farklı ekollere ait ve bilimsel araştırmalarla etkinliği kanıtlanmış birçok terapi yöntemi var.
Ben kendi terapilerimde bunlardan Dünya Sağlık Örgütünün de onayladığı ve etkinliğini kabul ettiği başlıca iki terapi yöntemini kullanıyorum. Bunlar Bilişsel Davranışçı Terapi ve EMDR (Göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme ) Terapisidir. Bu iki ekol dışında Psikanaliz, Varoluşçu Terapi, Duygu Odaklı Terapi ve daha birçok farklı terapi ekolü ile kaygı bozukluğunuz üzerinde çalışabilirsiniz.
Bilişsel Davranışçı Terapi‘de anksiyete bozukluğu ile çalışırken bu ekolün de kendini yapılandırırken merkeze koyduğu iki önemli başlığa odaklanırız. Kaygı duygusunu açığa çıkaran düşünceleriniz ve bu düşüncelerle birlikte belirlenen davranışlarınız. Bilişsel Davranışçı Terapide aktif olarak katılımınızı önemseriz. Amacımız terapistinizle iyi bir işbirliği ile ilk adımda düşünce kalıplarınız, o düşüncelerin ortaya çıkardığı duygular arasındaki ilişkiyi fark etmeniz ve anksiyetenin (kaygı) sizin hayatınızdaki anlamı, görevi üzerine farkındalık kazanmanızdır. İlerleyen terapi seanslarında ise sadece düşünceleriniz ile değil, bu düşünceleri ortaya çıkaran kök inançlarınız ve tutumlarınız ile çalışılır ve derin sorgulamalarla kendinize ve inançlarınıza dair içgörünüzü geliştirmeye çalışırız.
Bilişsel düzeyde önemli oranda değişiklikler yaptıktan sonra davranışsal boyutta da bir takım alıştırma ve uygulamalarla kaygı ve yarattığı sorunlara size özel çözüm yöntemleri bularak, kaygı duygusunu yönetebileceğiniz bir seviyeye getirir. Siz de kaygı yaratan durumları anlamlandırma biçiminizde bir takım değişiklikler gerçekleştirmiş oluruz.
Bir diğer terapi yöntemi ise EMDR’dir. EMDR, Amerika’da bulunmuş sonra Avrupa ve Türkiye’de yaygınlaşmış bir terapi yöntemidir. EMDR esas olarak travmatik deneyimler ile çalışan bir terapi ekolüdür.
Travmatik deneyimler ve anılar, doğduğumuz andan itibaren duygu, düşünce, görsel sahneler ve beden duyumları ile beynimizin bazı bölümlerine kaydedilir. Dış dünyada bilinç düzeyinde farkında olmasak bile bu deneyimi tetikleyebilecek uyaranlar ile karşılaştığımızda, hem yoğun kaygı hem de durumla uyumsuz görünen tepkiler verebiliriz. EMDR terapisinde şu an yaşadığınız sorun ile geçmiş deneyimleriniz arasında bir köprü kurularak ,geçmişte sizde iz bırakan olaylar yeniden işlenerek hem duygu düzenlemesi yapılır hem de geleceği karşılama biçiminiz iyileştirilir. Tüm bunlar yapılırken psikolojik dayanıklılığınız artırılır ve yeni bir takım becerileri de kazanmanız sağlanır.
Bu yöntemde göz hareketleri, kulaklara farklı frekanslarda ses uyaranı ya da ellere titreşim gönderilerek sinir sisteminizin kendi kendini iyileştirme özelliği aktif edilir. Hem bilinç düzeyinde hem de bilinçdışı düzeyde iyileşme ve gelişme olur.
Hangi terapi biçiminin size daha uygun olacağına terapistinizle birlikte siz karar verebilirsiniz.
Size en uygun terapi yöntemini kişiliğiniz ,baskın yönleriniz sizi terapi getiren sorun ve bu sorunun hayatınızı etkileme şiddetine bakarak belirleyebilirsiniz.
Psikoterapi dışında ilaç tedavisi almanız da mümkündür. Teşhis ve tedavi, uygun ilaç ve doz belirlenebilmesi için bir psikiyatriste başvurabilirsiniz. Ayrıca hem ilaç tedavisi hem de psikoterapi alarak da anksiyete bozukluğu ile çalışabilirsiniz.
Birçok şeyin çok hızlı değiştiği modern dünya da anksiyete tedavisinde de, ilaç ve psikoterapide bir çok vakada olumlu sonuçlar alabilmekteyiz. Siz de eğer anksiyete ile kendi hayatınızda kendi kendinize mücadele ediyor ,kendinizi bu sebeple yorgun ve yol alamıyormuş gibi hissediyorsanız web sitesindeki iletişim kanallarından bize ulaşabilir, daha etkin ve sağlıklı bir destek alarak bu sorunu daha kesin yollarla çözmeyi deneyebilirsiniz.