Sağlıklı bir ilişki için ipuçları

online terapi,istanbul psikolog, psikolog randevu, uzman psikolog, online terapist, online psikoterapi, çift terapisi, psikolog istanbul, en iyi psikolog, emdr terapi, ataşehir psikolog, çift terapisi istanbul, emdr terapisi, terapist online, online çift terapisi, özel psikolog, cinsel terapi, en iyi online terapi, psikolog online terapi, online ilişki terapisi, psikolog online randevu ilişki psikoloğu, psikolog tavsiye, çift terapisi online, online cinsel terapi, online terapi hizmeti, psikolog ataşehir, psikoterapi online, evlilik terapisi istanbul, cinsel psikolog, onlıne psıkolog, en iyi psikolog istanbul, online psikoterapist, istanbul psikolog tavsiye, psikolog randevu istanbul

Her insan sağlıklı, huzurlu ve hayatına, ona iyi gelen bir ilişki ister. Bu bir lüks değildir. Fakat bazı insanlar ilişkilerinde aradığını bulamadığı gibi can yakıcı bir takım deneyimler yaşayabilirler.

Dergilerden, makalelere ,akademik araştırmalardan filmlere, dizilere kadar ne kadar çok araştırırız bu konuyu. Ruh eşin nerede? Gerçek aşkı bulmanın 10 yolu vs. diye başlıklar uzar gider. Ben bu başlığa biraz daha bilimsel yaklaşmak isterim. İlişkilerde partneri tanımak ,onu anlamaktan önce ,kendimize odaklanmalıyız, kendi tepkilerimizi anlamaya çalışmalıyız. Çünkü dünyayı, diğer insanları anlamanın yolu, kendimizi anlamaktan geçiyor.

İlk adım kendi bağlanma biçimimizi keşfetmekten geçiyor. Bizim ilişki içindeki bağlanma biçimimiz aslında, seçtiğimiz partnerle ilgili de çok şey anlatıyor. Bağlanma teoremine göre yetişkin hayatımızdaki bağlanma şeklimizi belirleyen şey; doğduğumuz andan itibaren bize bakım veren anne/baba ,bakıcı ebeveyn ilk kurduğumuz ilişki. İlk fakat son değil. Dünyamız geliştikçe diğer yaşantılarımız da bağlanma biçimimizin oluşmasında etkili. 3 tür bağlanma biçimi var. Kaygılı , kaçıngan ve güvenli. Bir de bunlara göre toplumda daha az görülen karışık versiyon; kaygılı – kaçıngan.

Şimdi kaygılı bağlanma ile başlayalım. Bu bağlanma türünde kişiler özellikler yakınlığa ihtiyaç duyuyor. Duygusal ihtiyaçlarını dile getirdiklerinde ,partnerlerin beklentileri sebebiyle ilişkiden kaçmalarından korktukları için çoğunlukla ilişkide net bir tavır ortaya koymakta zorlanıyor, daha çok uyumlanma eğiliminde oluyorlar. Bir ilişki içindeyken zihinlerinin önemli bir bölümü ilişki ve partnerleri ile meşgul oluyor. Sağlıklı olmayan bir ilişki içinde olsalar bile ,ayrılmakta zorlanabiliyorlar. Kaybetme korkusu, ilişki içindeki sorunları kişiselleştirmelerine ve daha tepkisel olmalarına sebep olabiliyor. Yapılan araştırmalara göre zarar görseler bile ayrılamamalarının sebebi, “bir daha böyle birini bulamam” düşüncesi oluyor.

Kaçıngan bağlananlarda, aslında kaygılı bağlanan insanlarla temelde aynı korku var. Terkedilmek. Ama kaçıngan bağlanan kişiler genellikle güçlü olmanın yolunun bağımsız ve özgür bir ruha sahip olmaktan geçtiğine inanır. Bu yüzden yakın olma ihtiyacına dair duygularını bastırır, yok sayar.

Temel amacı partnerini her zaman kol mesafesinde tutmaktır. Duygusal yakınlık ihtiyacını bağımsız ,özgür ve güçlü ruhuna bir tehdit olarak görebilir. Bu yüzden partnerin yakınlık ihtiyacına cevap vermemek için elinden geleni yapacaktır. Yakınlık ihtiyacını zayıflık olarak görebileceklerinden partnerin bu ihtiyacını küçümseyebilirler.

Son bağlanma biçimi ise; güvenli bağlanma. Eğer güvenli bağlanan biriyseniz, partnerin yakınlığını duygusal ihtiyaçlarını görüyor ,anlıyorsunuz. Daha önemlisi karşılamakta herhangi bir zarar görmüyor ve karşılama hazır ve istekli oluyorsunuz. Yine bağlanma konusunda yapılan araştırma sonuçlarına göre güvenli bağlanan insanlar, uzun süreli ilişki yaşamaya kaygılı ve kaçıngan bağlanan kişilere nazaran daha meyilli oluyorlar. İsteklerini, duygularını, düşüncelerini ihtiyaçlarını partnerlerine rahatlıkla anlatabiliyor ve yaşadıkları sorunlarla daha suçlayıcı değil, çözüm odaklı davranabiliyorlar

Eğer kaygılı ya da kaçıngan bağlanan biriyseniz, güvenli bağlanan biriyle sizde zaman içinde bağlanma biçiminizi güvenliye dönüştürebilir, ilişkinizi dingin sularda huzurla yaşayabilirsiniz.

Peki bu konuda araştırmalar ve istatistikler ne söylüyor? Eğer kaygılı bağlanan biriyseniz, kaçıngan bağlanan partnerlere karşı bir çekim hissedebilirsiniz. Bağımsız ve özgür ruhları size her an yanınızda olma garantisi veren  güvenli bir partnere göre daha çekici gelebilir. Başlangıç her ne kadar heyecan verici olsa da uzun vadede kaygılı – kaçıngan ilişkisi, kaygılı bağlanan partnere sürekli lunaparktaki trende yaşıyormuş gibi bir hayat yaşatabilir. Kaçıngan ise  türlü yollarla hep partnerin gitmesini istemeyecek, hem de hep bir mesafe için  mücadele verecektir. Ayrıca bu mesafeyi korumak için farklı bir çok stratejiye başvurabilir. Bu stratejilere genel olarak devre dışı bırakma stratejisi diyoruz. Örneğin partneri sürekli küçümseyerek yetersiz, eksik hissettirme yaygın görülen bir stratejidir. Yok sayma, hayatın belli alanlarında dışarda tutma, partneri duygusal ihtiyaçlarını zayıflık olarak görme gibi bir sürü stratejiyi de ek olarak örnek verebiliriz.

Böyle bir ilişki bir çok insan için çok yıpratıcı bir deneyim olabilir. Ayrılmak her zaman bir seçenek iken uygulanması kolay olmayabilir. Kaygılı bağlanan partnerin en önemli prangası ‘bir daha böyle birini bulamam’ düşüncesidir. Genellikle ayrılmakla, terk etmekle tehdit eder fakat bunu eyleme geçiremez. Çünkü hep bir şekilde partnerin değişebileceğine inanır.

En temel gerçek ise hiç kimsenin kendisi istemediği sürece değişmeyeceğidir. Üstelik partnerin değiştirme çabaları, kaçınganın sağlam savunma duvarları örmesine sebep olabilir.

Eğer kaçından bir partneriniz varsa, önünüzde iki yol var demektir. İlki ne olursa olsun, bu ilişkiden çıkmak. Kaçıngan partnere yaklaşmak için harcadığımız enerjiyi kendi yorgunluğumuzu, olası aldığımız yaraları tamir etmek için kullanmak. Bir ikinci yol ise, kaçınganın koyduğu mesafeyi kabul ederek o ilişkide kalmak. Yani partneriniz sizden nerede durmanızı istiyorsa, orada durmak ve buna razı olmak.

Sağlıklı ilişkinin kişiden kişiye farklı bir sürü tanımı olabilir. En genel haliyle, sağlıklı bir ilişkide aklımızdaki soru; ne yaparsan partnerim beni daha çok sever yerine bu ilişki benim ihtiyaçlarımı karşılıyor mu? olmalıdır. Verimli bir ilişkide kişi, partnerin ihtiyaçlarını da kendi ihtiyaçları kadar düşünmeli, gözetmelidir.

Flört dünyası inişli çıkışlı fakat ilişkiler anlamında da bir o kadar öğretici bir dünyadır. Bu dünyada aklımızda tutmamız gereken ilk şey; ’Bolluk Felsefesi‘dir. Yani aslında ayrılırsam daha iyisini bulamam flört dünyasında gerçeği yansıtmıyor. Sadece olduğunuz yerden çıkıp, o dünyaya adım atmanız yeterli. Yaşınız, kişisel özellikleriniz ne olursa olsun, dışarda buna uyabilecek bolca aday var. Bunu tespit edebilmek için, yapılması gereken tek şey, bol bol flört etmek.

Bu arada altını çizerek söylemek isterim ki ,bolluk felsefesi benim kişisel olarak ortaya attığım bir kavram değil. Bağlanma kavramı hakkında özellikle yurtdışında yapılan  bir sürü bilimsel makale ve araştırmacının ortaya attığı bir kavram. Yani ben burada aslında bilimin yalancısıyım.

Ezcümle ; hep aynı tipleri hayatıma çekiyorum, farklı bedenlerde aynı hikayeyi yaşıyorum diyenlere önce bağlanma biçiminizi bulun diyorum. Sonra ise partnerinizin bağlanma biçimini tespit edin. Eğer yeni tanıştığınız biriyse ve kaçıngan bağlanıyorsa belki yol yakından dönme fırsatını yakalamış olursunuz. Eğer güvenli bağlanan biriyse; daha çok şans verebilirsiniz, daha fazla yatırım yapabilirsiniz.

Son olarak bu konu ile ilgili daha çok okumak, öğrenmek istiyorum diyenlere Amir Levine ve Rachel Heller tarafından yazılan ‘Bağlanma‘ isimli kitabı şiddetle tavsiye ederim.

Uzm. Psk. Evrim Dursun

Facebook
Twitter
LinkedIn

Leave Your Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *